Sıkça Sorulan Sorular
Zeytin’de var yılı yok yılı diye bir şey deniyor; Bu ne demek?
Zeytin üretiminde var yılı yok yılı her zaman süre gelen bir olgudur. Eskiden özellikle zeytin hasadının sırıklarla ve uzun sürelerde yapılmasının bir sonucu olarak bir sene ürün veren ağaç bir sonraki sene kendini toparlamaya geçiyordu. Ancak günümüzdeki yeni hasat yöntemleri ve zeytin ağacı bakımındaki gelişmeler iki hasat arasındaki farkın kapanmasına yardımcı olmuştur. Ancak küresel iklim değişikliği, kışların veya yazların daha uzun geçmesi, genel olarak sezonluk hasadı bütün Akdeniz Havzası ülkelerinde olduğu gibi bizleri de derinden etkilemektedir.
Ağaç başına ne kadar zeytin ve/veya zeytinyağı beklemeliyim?
Ağaç başına minimum 40 kg zeytin ve/veya 10 L organik soğuk sıkım natürel sızma zeytinyağı garantisi veriyoruz. Eğer ağacınız daha az ürün verirse eksik olanı hemen yanı başındaki ağaçtan tamamlıyoruz. Daha fazla ürün ve/veya yağ çıkarsa da bu ağacı kiralayan olarak size ait. Ürününüzü bir kısım zeytinyağ ve bir kısım zeytin olarak da alabilirsiniz.
Bu durumda bu seneki hasatta kiraladığımız ağaç zeytin vermezse veya az verirse ne yapacağız?
Öncelikle her ağaç için kendi çıkan ürününden bağımsız olarak bir minimum ürün garantisi sunuyoruz. Ağacınızdan o sene ürünün az çıkması ihtimaline karşın hemen yanındaki ağaçlardan bir ağaç grubuna da bu sebep için yedek olarak bırakıyoruz. Bu şekilde ağacınızdan yeteri kadar zeytin çıkmazsa hemen yanı başındaki ağacın ürünlerinden tamamlamış oluyoruz.
Peki oldu da yanı başındaki ağaçlar da kötü bir sezon geçiriyor. Bu durumda ne olacak?
Hemen yanı başındaki ağaçlar da kötü bir sezon geçiriyorsa o zaman Akarca Çiftliğindeki o bölgenin ağaçlarından üzerini tamamlıyoruz. Eğer o bölgede kötü bir sezon geçiriyorsa Akarca Çiftliği’nin genelindeki ağaçlardan çıkan ürünlerle üzerini tamamlamış oluyoruz. Kısaca ağaç kiralayanlar çıkan ürünlerden her zaman ne olursa olsun ilk payı almış oluyor.
Peki kaç tane ağaç kiralamam lazım? Bir tüketim önerisi var mı?
2016 yılında yayınlanan bir rapora göre, Yunanlar günlük kişi başı 50ml-70ml (yaklaşık 3-5 çorba kaşığı) arası ve Italyanlarla İspanyollarsa 30ml-40ml (2-2,5 çorba kaşığı) arası tüketmekteler. Biz diyoruz ki günde kişi başı en az bir çorba kaşığı (yaklaşık 14 ml) zeytinyağ tüketirseniz, bir ağaç iki kişinin yıllık tüketimini karşılar. Ancak bir Ispanyol veya Italyan gibi veya daha fazla tüketmek de sizin tercihiniz.
Zeytinyağınızı nasıl tüketmeliyiz?
Sadece bizim değil ama soğuk sıkım bir zeytinyağını çiğ olarak tüketmenizi öneriyoruz. Yemeğe kullanacaksanız bile piştikten sonra katmanızı tavsiye ediyoruz. Bunun asıl sebebiyse, en ufak ısıl işlem zeytinyağın içindeki anti-oksidan bileşiklerini parçalamakta ve aroma sağlayan partikülleri yok etmeektedir.
Ağaçlarınız hangi tür zeytinlerden?
Akarca Çiftliğindeki ağaçların 95%’i Milas yöresine özgü memecik tipi zeytinlerinden oluşmaktadır. Memecik zeytini yoğun bir zeytin aroması veren ve yüksek anti-oksidan seviyesine sahip bir zeytindir. Bu durumda çıkan yağlar da, insanın ağzının içini dolduran ve yoğun bir zeytin tadı verir. Eğer hafif tatta yağlar tercihinizse, memecik türünden çıkan yağlar sizin için uygun olmayabilir.
Bir ağaç pakedinde neler var?
Bir ağaç kiraladığınızda, ağaç başına bir adet 500 ml veya iki adet 250 ml Italyan şişeden birini seçebiliyor olacaksınız. Daha sonra bu şişelere basılacak etiketleri de tasarlayabilir ve kendi özel mesajınızı yaratabilirsiniz.
Ağaç Kiralama ürünleri nasıl yollanıyor olacak?
Eğer küresel iklim değişiminden dolayı beklenmeyen durumlar baş göstermezse, her sezonun ilk hasadı, hasadı takip eden 15 Ocak tarihi ve iki teslim isteyenler için 15 Ocak ve 15 Mayıs olarak önceden belirlenmiştir. Bir değişiklik olduğu takdirde kişisel hesap sayfanızda yeni tarihleri görebilirsiniz. Bunun dışında seçtiğiniz ağacın bir önceki yılın ürününü de almak istediğiniz takdirde ürünler ilk kargo gününde size yollanıyor olacaktır. Şunu hatırlatmak isteriz ki bir önceki yılın ürünü sadece zeytinyağı şeklinde olmaktadır ve zeytin/zeytinyağı olarak zaten toplanmış olduğu için ayrıştırılarak yollanması mümkün değildir.
Zeytinyağlar 5 litrelik tenekelerde ve zeytinler de 10 kg zeytin tenekelerinde size teslim ediliyor olacaklar. Eğer bundan daha farklı ambalaj boyutlarında ağaç kiralama ürünlerinizin gönderilmesini dilerseniz bu konuda bizimle info@akarcaciftligi.com adresinden temasa geçebilirsiniz.
Kargo günleriniz nedir ve anlaşmalı olduğunuz kargo şirketi hangisidir?
Normalin dışında bir durum olmadıkça ürünlerin kargoya verilme günleri Salı ve Perşembe günleridir. Ağaç kiralama ürünlerinin gönderileceği tarih bu günlerin dışında olabilir.
Kullandığımız kargo şirketimiz, Milas bölgesinde en iyi hizmet sağlayacı olduğunu düşündüğümüz Aras Kargo'dur. Bunun dışında bir kargo şirketyile ürünlerinizi göndermemizi dilerseniz, fazladan kargo ücreti farkı çıkabileceğini hatırlatmak isteriz.
Zeytinyağının aromasını ve tadını etkileyen faktörler nelerdir?
Zeytinyağının koruyucu özelliklerini yokolmasına ve asitliğinin yükselmesine sebep olan üç etken bulunmaktadır ve bunlar oksijen, ısı ve ışıktır. Oksijen, zeytinyağının içindeki moleküllerle etkileşime girerek aromasını hızlı bir şekilde kaybetmesine, serbest yağ asitlerinin ortaya çıkartarak, asitliğinin yükselmesine ve tadının bozulmasına yol açar. Işık, oksijenin yarattığı etkinin benzerini on kat olarak yaratır. Bu yüzden zeytinyağı koyu renk şişelerde satılmalıdır. Isı seviyesinin de yüksek olması, benzer bir şekilde aromanın kaybolmasını ve asitliğinin yükselmesini hızlandırır.
Zeytinyağı ısıya karşı nasıl saklanmalı?
Zeytinyağı ışık görmeyeceği ve ısı farklılıkların yaşanmayacağı, kuru ve serin bir ortamda saklanmalıdır. Isı 25 °C geçmediği sürece bir sorun olmaz ancak 12 °C – 18 °C arası en iyi saklama koşullarını sağlayacaktır. Eğer bir şarap mahzenine sahip değilseniz zeytinyağını buzdolabında da saklayabilirsiniz. Günlük veya haftalık olarak tüketeceğiniz miktarı oda sıcaklığında bırakıp geri kalanı hava geçirmeyecek bir şekilde buzdolabında bırakabilirsiniz. Buzdolabında saklanan yağ akışkanlığını kaybedecek ve daha koyu ve tortulu bir görünüme kavuşacaktır. Ancak normal oda sıcaklığında bırakıldığında akışkanlığını ve orijinal rengini tekrar kazanır.
Zeytinyağı ışığa karşı nasıl saklanmalı?
Zeytinyağını koyu renkli bir ambalajda saklamanız bu sorunu çözecektir. Ancak zeytinyağının rengini görmek istiyorum ve açık renk bir ambalaj tercih ediyorum diyenlerdenseniz; günlük kullanımdan sonra ışık görmeyen bir yerde muhafaza etmeniz de yeterli olacaktır. Her iki şekilde de kullandığınız ambalajın hacminin en fazla aylık tüketim miktarınızda olmasını öneriyoruz.
Zeytinyağı Oksijene karşı nasıl saklanmalı?
Hava her yerde olduğu ve bizim de yaşamak için oksijene ihtiyacımız olduğu düşünülürse bu en zor çözülecek sorun gibi duruyor ancak işin aslı en kolay çözüme sahip durum: Zeytinyağını şişesinden her boşalttığınızda içine hava giriyor ve bu da zeytinyağını yavaş yavaş bozmaya başlıyor ancak ufak ölçekli ambalajlar veya aylık tüketiminizi karşılayacak boyutlarda ambalajlar kullanarak bu sorunu aşabilirsiniz. Bu yüzden özellikle ağaç kiralama sonucunda büyük tenekede gelen yağlarınızı ufak parçalara bölerek saklamanızı tavsiye ediyoruz.
Zeytinyağı ne cins kaplarda saklanmalı?
Zeytinyağını, zeytinyağı saklamaya uygun teneke, cam şişe ve hava geçirmeyen seramik ambalajlarda saklayabilirsiniz. Özellikle PET ve plastik ambalajlarda zeytinyağını önermiyoruz. Zeytinyağının içerisindeki maddeler özellikle plastik ve PET ambalajlarla ilk konulduğu andan itibaren kimyasal olarak etkileşime başlayıp, zararlı maddelerin zeytinyağına karışmasına neden olabiliyorlar.
Hangi zeytini sipariş edeceğimize nasıl karar verebiliriz?
Zeytinlerimizi üretim tarzımız nedeniyle, zeytinler zeytinyağında bekledikçe daha yoğun ve farklı tadlara sahip olabiliyorlar. Her senenin zeytinleri zeytinin o seneki hasattaki oluşumu, salamura suyunun o seneki mineral değerleri, o sene katılan zeytinyağının aromatik ve bileşik olarak farkları, zeytine eklenen limonların o seneki tatları ve yoğunlukları, zeytinlerin normalden daha kısa sürede hazır olması vs. gibi pek çok değişkene bağlı olarak aynı tip zeytinler arasında bile farklılıklar olabiliyor. Yani bir sene önce tadını o kadar beğenmediğiniz zeytin, bir sene sonra (kalmışsa eğer) çok bambaşka bir tat ile sizi cezbedebiliyor. Herkesin aynı zeytinden aynı tat ve aromaları duyumsamamaları da kesin bir tat ve aroma farkının oluşmasına yol açmaktadır.
Bu yüzden zeytinlerimizi deneyimleyerek, bir lezzet yolculuğu sonunda, en sevdiğiniz zeytinlerimizin hangisi olduğunuzu bulmanızı tavsiye ediyoruz.
Organik ile doğal arasındaki fark tam olarak nedir?
Ülkemizde organikliğin sadece organik belgesi sahip olup, ilaç ve kimyasal katılmaması olduğu şeklinde genel bir kanı vardır. Esasında organiklikte buzdağının görünen yüzü budur ama görünmeyen kısmı organiklikle doğal üretim arasında esas fark yaratan kısımdır.
Öncelikle Türkiye'deki organik denetlemesi ve çalışmaları ABD'den kat be kat ve AB ülkelerine görece olarak daha sıkıdır. Bu yüzden organik olabilmek için ilk olarak arazinizin organiğe uygun bir bölgede olması gerekmektedir. Bu da yer altı suyu kontaminasyonu, komşu parsellerdeki üretim, motorlu taşıt yollarına uzaklıktan tutun üzerinizden uçak geçip geçmediğine dair oldukça sıkı uzun bir kriter listesinden sonra belirlenir.
Eğer bu bölgelerden birindeyseniz ve organik olmak için başvuru yaptıysanız uzunca bir süre "iyi tarım" olarak devam eder ve ardından organik olursunuz. Organik olmak için bir Organik Uygunluk Planı hazırlamanız gerekir. Bunun içerisinde organik ürünleri nasıl etiketlendireceğinizden tutun, bitki ve hayvanları nasıl koruyacağınız ve ekolojiyi gelecek nesillere taşıyacağınıza kadar upuzun bir maddeler silsilesiyle karşılaşırsınız. Bir yerde bu organikliğin anayasasıdır ve organiklik konusunda etik ve ciddi olan her üretici son harfine kadar buna uymaya çalışır. Bunun yanı sıra bir Organik Kalite Kontrol ve Yönetim Planı hazırlamanız da istenir. Bu esasında ISO belgesi tarzında bir şeydir ama tek farkı bunu siz kendi Çiftliğinize göre yazarsınız ve uygulamaya çalışırsınız. Kısaca organik olmak ve bu işi ciddiyetle yapıyorsanız bir yemin etmiş olursunuz.
Doğal üretim yapan birisi de organik olmadan organiklik yemini edip bunun kural ve koşullarını yürekten uygulayacağına söz verebilir ve uygulayabilir de. Ancak yer altı suyu kontaminasyonu tehlikesi var mı yok mu, üzerinden uçak geçiyor mu veya bölgedeki rüzgarlara göre, civarda kullanılacak uçucu özelliğe sahip ilaç kalıntıları bitkilere yapışabilir mi gibi konuların her zaman ucu açık olacaktır. Doğal üretici, ürünler o sene zayıf gibi görünüyorken biraz gübre atayım diyebilir veya Afrika çekirgeleri ağaçlarını kele çevirirken, ağaçlarını kurtarmak için ilaç verebilir ve sonra da kusura bakmayın istisnai şartlar vardı diyebilir. Ancak biz diyemeyiz çünkü bir yeminimiz ve doğaya ve toprağa ve bize güvenen insanlara karşı bir sorumluluğumuz var. Ünlü Japon atasözünde dendiği gibi " Duty is heavier than a mountain; death is lighter than a feather."
Sonuç olarak doğal üretici ne kadar iyi niyetli olsa da organik üreticinin sorumluluğuna, masraflarına ve zaman zaman da yaşadığı kara çözümsüzlüğü deneyimlemediği için ürünü organik ürün gibi asla olamaz.
Organik ile doğal arasındaki fark işte budur.